Son dönemde uluslararası ilişkilerde yaşanan gelişmeler, Amerika'nın askeri ve diplomatik alanlardaki çekilme politikalarının, dünya genelinde toplumsal felaketlere yol açabileceğini gözler önüne serdi. Özellikle Orta Doğu ve Afrika'daki bazı bölgelerde, ABD'nin askerî destek ve yardım faaliyetlerini sona erdirmesiyle büyük bir kriz kapıda. 14 milyon insanın hayatı tehlikede ve bu durum hem insani hem de siyasi sonuçlar doğurmakta.
Amerika Birleşik Devletleri, uzun süredir askeri varlığı ile bazı bölgelerde istikrar sağlamaya çalışıyordu. Ancak, son birkaç yıl içinde yaşanan hızlı değişimler ve özellikle son alınan kararlarla birlikte, ABD'nin bu bölgelerdeki varlığı giderek azalmış durumda. Ülkeler arasında özellikle Afganistan ve Irak gibi savaş sonrası yeniden inşa süreci içinde olan bölgeler büyük bir tehdit altında. Bu ülkelere yapılan yardımların kesilmesi, burada yaşayan milyonlarca insan için geri dönüşü olmayan bir felakete yol açabilecek. Yüzbinlerce insanın hayatı, bu ülkelerde yaşanan çatışmalar ve iktidar boşlukları nedeniyle tehdit altına girmiş durumda.
ABD'nin çekilmesi, sadece askeriyle sınırlı kalmayıp insani yardım faaliyetlerini de olumsuz yönde etkilemekte. Birleşmiş Milletler verilerine göre, 14 milyon insan, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmakta. Özellikle sağlık, gıda ve eğitim hizmetlerine erişim konusunda büyük sıkıntılar yaşanıyor. Bu durum, bölgedeki insan hakları ihlallerini artırma riski taşırken, aynı zamanda göç dalgasını da beraberinde getiriyor. İnsanlar, yaşam şartlarının kötüleşmesi nedeniyle daha güvenli bölgelere gitmek için yola çıkmakta, bu da bölgesel istikrarsızlığı daha da artırmakta. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, ABD'nin Orta Doğu ve Afrika'daki askeri çekilmesinin neden olduğu insani kriz gözler önüne serilmektedir.
Sonuç olarak, Amerika’nın bölgedeki askeri ve insani yardımları sona erdirmesi, 14 milyon insanı tehdit eden büyük bir krizin kapıda olduğunu gösteriyor. Bu durum, sadece uluslararası ilişkileri değil, aynı zamanda bölgedeki insan hayatını da tehdit eden bir durum haline geliyor. Bu nedenle, dünya genelindeki liderlerin ve uluslararası topluluğun bu duruma duyarsız kalmaması ve çözüm yolları araması son derece önemli.