Hayat, bazen insanları beklenmedik durumlarla karşılaştırır. Acılı bir baba, oğlu için verdiği mücadelede tarifsiz bir sırla dolu bir hikaye anlatıyor. "Doktora gitti, gelecek diyorum," diyor. Bu sözlerin ardındaki derin acı ve umuda dair merak uyandıran detayları keşfetmek için yolculuğumuza başlıyoruz.
Çoğu zaman insanlar yüreğinde taşıdığı sırlarla yaşar, bu sırlar kimi zaman bir kaybın acısı, kimi zaman ise sevdiklerine duyduğu özlemle şekillenir. Birçok ebeveyn, evlatları için ellerinden gelen her şeyi yapma arzusu ile yaşar. Ancak bazı durumlar, bu arzunun ötesine geçmeyi gerektirir. Acılı baba, 10 yaşındaki oğlu Eren'i kaybettikten sonra yaşadığı bu derin acıyı ve kaybının ardındaki gerçeği paylaşmak istiyor. Oğlu, bir gün aniden hastalandı ve acil bir durum gerekçesiyle hastaneye kaldırıldı. O günden sonra her şey değişti. "Oğlumun hastalığı ile ilgili ilk duyduğumda, bu geçici bir durumdu," diyen baba, başlangıçta herkesin inandığı şeye kendisinin de inanmak istediğini belirtiyor.
Oğlunun hastaneye kaldırılmasının ardından yaşadığı süreç, hem fiziğine hem de ruhuna ağır bir yük bindirmişti. Baba, gözleri dolarak, "Eren'in doktorların yanında olduğunda, her zaman geri döneceğine inanmak istedim. Kendi içimde sürekli onun eve döneceği umudunu taşıdım," diye ekliyor. Ancak gerçeğin farklı olduğu gerçeği yavaş yavaş belirmeye başlamıştı. Yoğun bakım süreci, tam bir ay sürdü ve bu süre zarfında ki çaresizlik duygusu onun ruhunda derin yaralar açtı.
Baba, doktorlarla yaptığı her görüşmede tıpkı diğer aileler gibi Eren için en iyi çözümleri bulmak amacıyla sürekli mücadele etti. Oğlunun gidişiyle birlikte kaybettiği bir parçası olduğunu söyleyerek, "Herkese ‘Oğlum geri dönecek’ demeye devam ettim. Hatta bazen iş yerimde bile bu umudu yaymaya çalıştım," diyor. Ancak, içindeki bu sır, giderek onu tüketmeye başladı. "Geceleri uykusuz kalıyor, her kıpırtıda 'gelişmiş' bir umudu kaybetmemek için dua ediyordum. Ama olanlar dışarıya yansıdığı gibi değil," diye devam ediyor.
Yaşadığı bu trajedinin ardından psikolojik destek almak için adım atamayan baba, dışarıdan gelen her iyi niyetli cümle karşısında kendisini derin bir boşluğa itildiğini belirtmekte. Bir gün, oğlu için yazdığı bir günlüğü bulduğunda, içinde o kadar fazla umut ve sevgi vardı ki; bu durum onu bir nebze de olsa teselli etti. "Yazdıklarım bana bir yoldaş gibi geldi. Bazen yalnızlığımı ona açarak, yine de hayatta kalmam için bir neden buldum," diyor. Eren’in, hastalık sürecinde kendisine yazdığı kısa notlar, zamanla acısını hafifletmeye yardımcı oldu. Ancak bu sır, her zaman onun için ağır bir yük kaldı.
Bu süreçte karşılaştığı zorluklar, genç yaşta evlat acısının ne kadar derin olduğunu ve bu acının getirdiği psikolojik etkileri bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Kimi zaman sevdiklerine karşı duyduğu öfke, kendisine karşı geliştirdiği sorgulamalarla birleşti. Yaşamına devam edebilmek için adım atmakta zorlandığını vurguluyor. "Herkesin gitmesi lazım, ama içimdeki dünya her zaman Eren ile doluydu," ifadeleriyle anlatıyor duygularının karmaşasını.
Ruhunu hafifletmenin bir yolu olarak günlüğünü başkalarıyla paylaşma isteği, onu harekete geçirdi. Kendi özgün hikayesini yazdığı günlüğünü bir kitap haline getirmek için çalışmalara başladı. "Kimse evlat acısını yaşamasın istiyorum. O yüzden bunu paylaşmak, belki emeklerim başka bir aileye yardım eder," diyerek, yaşadığı deneyimlerin başkalarına ışık tutmasını ümit ediyor.
Son olarak, baba, kaybettiği oğlu için her zaman anma etkinlikleri düzenleyeceğini söylüyor. Eren’in anısını daima yaşatacağına dair kendisine söz verdi. Bu süreçte yaşadığı sır ve acılar, onun yalnızca bir baba değil, aynı zamanda güçlü bir savaşçı olmasını sağladı. "Hayat devam ediyor, ama Eren benimle her zaman kalacak," diyerek konuşmasını noktalıyor.
Acılı bir babanın yaşadığı çetrefilli duygular, yalnızca bir kaybın acısı değil. Ayakta kalma mücadelesi ve umudu korumak adına gösterdiği çaba, bir insanın nasıl dayanabileceğini bütün insanlığa gösteriyor. Bu hikaye, her acının ardında birbirimizi anlama ve destek olma gerekliliğini de hatırlatıyor. Hayatın anlamı çoğu zaman; sevgi, umut ve dayanışma ile şekilleniyor.